Çubuklu


Burada çubuk lülesi yapıldığı için adının Çubuklu olduğu rivayet edilir.

Bir başka rivayet de Evliya Çelebi’ye aittir. Çelebi semtin ismini açıklarken bir hadiseye değinir. II. Bayezid, şehzadesi Selim’i Trabzon’dan getirttiği vakit sekiz sene hilafetin işareti de sayılan sekiz çubuk vurur. Çubukları vururken Şehzadeye: “Oğlan, elem çekme zikreyle, zikir tarihinden sonra terbiyemle meydan-ı hilafet senindir. Al bu yediğin kuru çubuğu yere dik, sekiz sene meyvesini yiyesin.’’ der. Şehzade Selim kızılcık çubuğunu yere diker ve “Ya Rabbi! Bu kuru ağaca meyve ver.’’ diye dua eder. Olaya şahit olan Kara Şemsettin Hazretleri duaya “Amin” diyerek mukabele edince kuru çubuğa can gelir. Çelebi “Kızılcığın her tanesi Medine hurması gibi beşer dirhem gelir” diye anlatımını noktalar. Hadisenin geçtiği mevkiye de Çubuklu Bahçesi denir.

Çubuklu Osmanlı öncesi Katangiyon adında bir mesire yeridir. Saint Alexander burada gece gündüz ayin yapıldığı için Uykusuzlar Manastırı’nı yaptırır. Yavuz’dan sonra Sultan Süleyman ve I. Ahmed’in de özel ilgisini görür Çubuklu. III. Ahmed’in damadı ve sadrazamı Nevşehirli İbrahim Paşa tarafından burada büyük bir havuz ve güzel bir çeşme yaptırılır, dere etrafına çınarlar ve çeşitli ağaçlar diktirilir. Yerinin güzelliği nedeniyle Sultan III. Ahmed zamanında tekrar imar edilir.

 

 

Çubuklu’ya en çok özeni kuşkusuz Sadrazam Rıfat Paşa göstermiştir. Eski Feyzabad Kasrı olan yalısının çevresine laklar, kastlar, havuzlar yaptırır. Ardından köyü şenlendirmek maksadıyla beş evladına da yalı inşa ettirir. Mehmet Rauf’un deyimi ile “Bir vakitler sahillerine Boğaz’ın en güzel yalıları sıralanmış olan bu köy, geçirdiği parlak devirlere rağmen, poyraza dönük yüzüyle havasının sertliğinden ikbali hep kısa sürmüş, nedense gülmesiyle küsüp kabuğuna çekilmesi bir olmuştur”. Fakat her devirde olduğu gibi çekici güzelliğiyle 19. yüzyılın son yıllarında da Çubuklu kendisine sahip çıkacak birini bulur. Bu dönemde Abbas Hilmi Paşa imar eder Çubuklu’yu. Paşa büyük bir kasır, köşkler ve Çubuklu Camii’ni yaptırır. Mehmet Rauf gibi Çubuklu’nun güzelliğine bugün de methiyeler düzülebilir, geniş sahil kordonunda yürünebilir, Boğaz’la iç içe restoranlarında geleneksel lezzetleri tadılabilir, Hidiv Korusu’na çıkıp İstanbul’un en güzel resimleri çekilebilir.